Featured Posts

Onu Öldür, Beni Güldür / Ali Elmacı
“Onu Öldür, Beni Güldür” sergisindeki fantastik sahnelerde, bal yapan eşek arılarına, abaküse takılmış kurukafalara, bağırsak şeklindeki sarıklara ve gözünü izleyiciye dikmiş huzursuz çocuklara rastlıyoruz. Çekici olanla iticiyi, samimi olanla tehditkarı, doğalla yapayı, kutsalla kitsch'i bir arada seyrederken hangisine inanacağımızı şaşırıyoruz.
View Post
To top
31 Oct

Ayahuasca Yolunda II

Çiftliğin kapısından girildiğinde sağdaki mutfak ve soldaki yatak odası olan iki ahşap kulübe karşılıyordu gelenleri. Aralarındaki yuvarlak avludan giden ufak patika ise meyve ağaçlarının ve bambuların arasından, çiftliğin aşağısından akan nehre ulaşıyordu. Seremoni, ortasında içinde ateş yakmak amacıyla yapılan küçük bir kuyunun bulunduğu bu avluda yapılacaktı.

“Burada kaldığın günlerde kahveden, seksten, alkolden, uyuşturucudan, etten, sigaradan, hayvansal yağlardan ve insan bedeninin ve metabolizmasının aşina olmadığı yabancılardan bedenini arındırdın. Bunlardan hiçbirine ihtiyaç duymadın. Gözlerinin ışığı ve bedeninin ritmi değişti. Ayahuasca’nın sadece ruhu değil bedeni de temizlediğini anlatmıştım. Bu akşam ki seremonide ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın” dedi A.

Şaman beklediğim gibi yaşlı, uzun saçlı ve etnik kıyafetleriyle gelmedi. Yakışıklı kot pantolonlu bir genç yüzünde berrak bir gülümsemeyle belirdi kapıda. A. ve M. kardeşler beni şaman L. ile tanıştırdılar. Diğer konukları beklerken, L., sol elindeki yaprakları titreştirip sağ eliyle kendi hazırladığı tütsünün dumanını eliyle dağıtırken ağzıyla ritim tutuyor ve alanı dolaşarak aurayı temizliyordu.

Diğer konuklar da geldikten ve A.’nın getirdiği şilteleri ağaçların arasına aralıklarla yerleştirdikten sonra L., içinde ayahuasca’nın bulunduğu sürahiyi mutfaktaki masaya koydu. 10 kişi kadardık. İnsanlar ateşin çevresinde oturmuş sohbet ediyordu. Ben şamanı izlemeye koyuldum. Masadaki ayahuasca ile konuşuyor ve ona dua ediyordu. Ritüeli bitirdikten sonra herkesin masanın çevresinde toplanmasını istedi. Sevgi ve doğayla bütünleşik bir yaşam üzerine yaptığı konuşmanın ardından herkes ne yapacağını biliyorcasına sıraya geçti. Şaman L., elindeki sürahiden aynı bardakla sırada bekleyenlere ayahuasca veriyordu. A. ve M. kardeşler gelip dayanabildiğim kadar dayanmamı hemen kusmamamı tembihledi. Anlam veremedim.

Bir anda herkes çiftliğin içine dağıldı. M., avluya yakın bir hamakta gökyüzünü izliyordu, A., bambuların arasında gözleri kapalı uzanıyordu, konuklar ise etraftaki şiltelerde inzivaya geçmişlerdi. Hafif başım dönmeye başlamıştı; ne yapacağımı bilemez bir şekilde yürümeye başladım. İçimi tarifsiz bir mutluluk kaplamıştı. Nehre kadar ulaştım. Sanki vücudumdan geçen kan, nehirle akıyordu. Nehir içime dolmuştu, hem ritmen hem de manen coşkulu bir akış almış gidiyordu. Ağaçlardan düşen yapraklara dokundum. Çok narindiler. Ellerime baktım. Yaprak gibiydiler, damarların uzanışı benziyordu. Saçlarıma dokundum; çocukken buğday tarlasında koşturduğum bir görüntü geldi gözümün önüne. Buğday saplarının ellerimin arasında kayması gibi… Bir solucan gördüm ayağımın yanında, karıncalar, karıncalardan küçük isimlerini bilmediğim böcekler, ileride bir kurbağa, tepemizde parıldayan ay, göremesem de ilerde uzandığını bildiğim And Dağları, tepemde rüzgârla titreyen ağaç dalları, bir kuşun cıvıltısı, bir kadının kahkahası, benden önce burada yaşamış olanlar, benden sonra yaşayacak olanlar ve her şeye rağmen akan nehir… Canlı olmanın ve solumanın sevincini ilk kez yaşıyordum.

Arkamdan gelen ayak seslerine döndüm. Şaman L. gelmişti. Nasıl olduğumu sordu. Daha önce hiç bu kadar iyi olmadığımı söyledim ve elimden tutup beni ateşin başına götürdü. Tüm konuklar ateşin çevresinde oturuyordu. Bir köşede elinde flüt olan bir adam ve yanında da perküsyonun başında genç bir kadın duruyordu.  Aşağıda ne kadar kaldığımı bilmiyordum. Şaman L. gitarını eline aldığında flüt ve perküsyon da katıldı ona. Büyüleyici bir müzikti. Dingin fakat coşkulu. Konuklar dans etmeye ve birbirlerine sarılmaya başladılar. Hayatımda hiç görmediğim bu insanlarla aramızda bu kadar kuvvetli bir bağın oluşması bile şaşırtmıyordu artık beni. Hayatımda bu kadar yoğun bir sevgi yaşamamış olmam şaşırtıyordu. Midemde kıpraşmalar hissettiğimde gruptan ayrılıp bir ağacın altına gittim. Kusmaya başlamıştım. Acı değil huzur veriyordu. Sanki ağzım tıkanık bir lavabo ağzıydı da şimdi açılarak rahatlamıştı. Kustuktan sonra bir hamağa gittim; uzandım ve ömrümün en güzel uykusuna daldım.

Serinin diğer yazıları:

Ayahuasca Yolunda 1

Ayahuasca Yolunda 3

 Yazı: Görkem Bereket

AYŞİN İLDEŞ

İstanbul Bilgi Üniversitesi Reklamcılık bölümünden mezun olduktan sonra University of The Arts London ve Chelsea College’da iletişim ve medya üzerine eğitim aldı. Çeşitli yayınlarda yıllardır kültür-sanat, sinema, müzik, seyahat, dekorasyon ve gastronomi alanlarında editörlük yapmanın yanı sıra, markalara ve kişilere dijital iletişim danışmanlığı, yaratıcı içerik ve kurumsal blog yönetimi, kurumsal dergi yaptığı işlerden bazıları. Yazı İşleri Müdürü ve Kurumsal İletişim Sorumlusu olarak çalıştığı Büyük Kulüp'ten ayrıldıktan sonra Kurucusu olduğu Beyoğlu Creative'i hayata geçirdi. Yeni projeler tasarlamaya ve çeşitli platformlarda yazmaya devam ediyor.

2 Comments

Post a Reply to Anonymous Cancel Reply