Featured Posts

Onu Öldür, Beni Güldür / Ali Elmacı
“Onu Öldür, Beni Güldür” sergisindeki fantastik sahnelerde, bal yapan eşek arılarına, abaküse takılmış kurukafalara, bağırsak şeklindeki sarıklara ve gözünü izleyiciye dikmiş huzursuz çocuklara rastlıyoruz. Çekici olanla iticiyi, samimi olanla tehditkarı, doğalla yapayı, kutsalla kitsch'i bir arada seyrederken hangisine inanacağımızı şaşırıyoruz.
View Post
To top
1 Aug

Firefly Hakkında Bilinmeyenler Destanı (Bölüm I)

Nathan Fillion‘ın kariyeri bu aralar uçuşta ama zamanında Buffy the Vampire Slayer’da “Angel” rolü için girdiği testi geçememişti. Yıllar sonra, Firefly‘daki “Mal” rolü için yaşadığı 5 talihsiz denemenin ardından, en sonunda şeytanın bacağını kırdı. Bu; Joss Whedon‘ın piyasaya çıkan yeni biyografisinde yer alan bomba haberlerden biri. IO9 geri kalanını derlemiş; biz de sizin için yazdık.

MTV‘den Amy Pascale‘ın yazdığı Joss Whedon: Biyografi kitabı, Whedon’ın hayatı, kariyeri, senaryo yazarlığı, ailesi, Avengers ve diğer Marvel filmleri gibi konular hakkında bugüne kadar duymadığımız bilgilerle dolu. Ayrıca Toy Story örneği gibi, kariyerindeki yaratıcılık sürecine ilişkin epey içgörü de barındırıyor.

Firefly’la ilgili bu özet -Genesis of Firefly- Fillion’ın neden seçmelerde bu kadar zorlandığı ile başlayıp, Whedon’ın neden dizinin adını, konunun mesken edinildiği uzay gemisinin şeklinden yola çıkarak koyduğunu anlatıyor.

Edepsizliği Şiar Edindik: Firefly

Joss Whedon Buffy the Vampire Slayer’ı hep kkorku filmlerinde görmek istediğimiz, ama bir türlü göremediğimiz bir karakteri ortaya koyabilmek için yaratmıştı. Bir sonraki TV serisinde ise, tüm dikkatini “TV Bilimkurguları” alanında eksikliğini çektiğimiz birşey üzerine yöneltti: “Alien çakması olmayan kusurlu* bir gerçekçilik.” Firefly’da dış uzay bilimkurgusuna duyduğu sevgiyle çok daha kaba ve kargaşalı bir tür olan Western‘e yönelik ilgisini—”özellikle de 70′lerde göçmen hikayelerinden bahseden Western’ler, hani şu ‘tüm elimizdeki bu ve her an ölebiliriz’ türü olan” birleştirdi.

İlk başlarda, çalışmadığı dönemlerde Londra’ya giderken düşündüğü konsept, TV’ye neredeyse hiç uygun değildi. Michael Shaara‘nın Pulitzer ödüllü tarihi romanı The Killer Angels‘ı düşünüyordu; Amerikan iç savaş döneminde 1863′teki Gettysburg muharebesini konu alan. Onu çeken Shaara’nın askerlerin hayatları konusunda ortaya koyduğu önemsiz ayrıntılardı. Böylece aklına şu fikir geldi; “Tüm insanlık, senin benim gibi sıradan insanlar, her ihtiyaç duyduğu şeyi anında bulamayacak hale gelirse ne olur?”

20th Century Fox‘la olan anlaşmasının sonunda, Joss’un onlara yeni bir TV dizisi sunması gerekiyordu. Ve o an, bunun keşfetmek istediği fikir olduğuna kanaat getirdi. “Klasik tür sınırlarının kavramlarıyla oynamak istedim. Tarih yazan insanlar değil de, o tarihin içinden geçmekte olan insanlar—bir medeniyet yaratanan tüm eylemlerin, heryerinde olan insanlar.” Ve bunu, bir uzay gemisi üzerinde yapmak istedi.

Firefly's Cast

Kurmayı umduğu konsept, Firefly’ı ortalama bilimkurguların üzerine taşıyacaktı. Ömrünün önemli bir kısmını, saatlerce TV izleyerek geçirmiş olsa da, bu türdeki birçok TV yapımı ilgisini çekmek konusunda başarısız olmuştu. Hatta İngiliz yapımlarına karşı duyduğu sevgiye rağmen, bu durum bilimkurgu olduğu zaman işlemiyordu: “Hiç İngiliz bilimkurgusu izlemedim. İnsanlar bana sürekli Blake’s 7‘dan, Red Dwarf‘tan, Doctor Who‘dan bahsediyordu ama ben onları hiç seyretmedim. Doctor Who’nun bir bölümünü izledim ve ‘Bunu benim bodrumda mı çektiler acaba?’ diye düşündüm. Çünkü o kadar ucuz görünüyordu.” Onun dizisi, bunların dışında herhangi birşey olacaktı.

Firefly gezegenimizin tüketildiği ve artık tüm insan ırkına yetmediği uzak bir gelecekte geçecek şekilde planlandı. İnsanlık, dış uzaydaki ıslah edilebilir gezegenleri elden geçirerek, bir nevi “karakollar” inşa etmişti. Bunlara, yerleşkelerine ve nüfuslarına göre adlar veriliyordu. Joss, bize sadece “Alliance” adı verilen Orwellsi hükümet ve diğer karakollar arasında geçen bir iç savaşın kalıntılarını değil, “Browncoats” denen—kahverengi ceketli— asilerle olan mücadeleyi de sunmayı planlamıştı.

Joss’un kafasında hikayenin keşfi için şu vardı: “Politikanın bir insanın kişiliğini etkilemesi… Aslında kişisel politikalar, politikanın beni ilgilendiren tek türü. Bunu öyle büyük, didaktik bir politik kurguya çevirmeyeceğim. Sadece demek istediğim şu: ‘Bir gezegende devinimler olduğunda, bundan asıl etkilenenler o küçük, önemsiz insanlardır. Haydi o zaman, onlarla takılalım— Federasyon başkanları ya da Jedi Konseyi ile değil.”

Firefly's Cast

Bu görev tanımına uygun olarak Firefly kahramanları, Serenity adındaki “Firefly-sınıfı” bir uzay gemisinin 9 kişilik mürettebatı oldu. Yaşamları zar zor kazandıran tuhaf kaçakçılık işleri yapmak, kargo bölümlerini ve hizmetlerini yolculara kiralamak ve derin uzayda savrulurken Alliance otoritesinden kaçmak üzere kuruluydu. İlk başlarda daha küçük bir mürettebat düşünmüştü ama Joss’un fikri John Ford‘un 1939 yapımı Stagecoach filmini izleyince değişti—benzer şekilde 9 karakter barındıran bir film; bir şöför, bir asker ve yedi yabancı Arizona ve New Mexico arasındaki ipsiz sapsız bölgeye doğru hareket ederken, olaylar gelişir. Aslına bakarsanız bir edebiyat profesörü olan Fred Edisman bile Ford’un filmi ve Joss’un hikayesi arasındaki aşikar bağlantıyı fark etmiş. Kendi sözleriyle aktarmak gerekirse:

“Buck, the serio-comic driver, becomes Wash, the pilot,” an unabashed geek who plays with dinosaur action figures set up on Serenity’s console during his downtime. “Drunken Doc Boone becomes the up-tight surgeon Simon Tam,” who is in hiding from the Alliance along with his sister, River, after he rescues her from a government lab that was engaging in horrific human experimentation. “‘Reverend’ Peacock is replaced by an actual cleric, the enigmatic Shepherd Book,” a preacher with a mysterious dark past. And “in an especially telling reversal, the prostitute Dallas becomes Inara Serra,” an elite sex worker known as a Companion “whose presence aboard the ship gives it ‘a certain respectability.”

Eski bir yüzbaşı olan ve iç savaş döneminde syaısız savaşa katılan Serenity kaptanı Malcolm “Mal” Reynolds‘ın toparladığı ana mürettebat şunlardan oluşuyordu; Uzun süre pilotluk yapmış savaş deneyimli pilot Zoe ki kendisi mürettebatın bir diğer üyesi Wash‘ın karısı ve aynı zamanda geminin ikinci kaptanı. Gemi bozulduğunda yardıma koşan Kaylee kendi kendini yetiştirmiş taşralı bir mühendis. Ve Jayne ise, bağlılığı sorgulanabilir bir paralı asker. Ama Joss’un üzerindeki Profesör Richard Slotkin etkisini bir kez daha, Apaçiler‘den apartılmış olan ultra vahşi, tekinsiz ve esaslı korkunç “Reavers” üzerinde görüyoruz—Uzayın derinliklerinde, medeniyetten uzak yerlerde yaşayan, ilkel ve fecaat sürü.

O zaman madem Firefly’ın mürettabatına daldık, karakterleirn detaylarını da ikinci bölümde inceleyelim. Yazının devamı yarın sizlerle olacak. Tekrar görüşmek üzere!

* Kusurlu Gerçeklik: “Gritty Realism” tabirini tam olarak Türkçe’ye çevirmek, kelime karşlığı açısından zor. “Kusurlu Gerçeklik” tanımını kullandım, çünkü Whedon’ın ima ettiği şey, insanların görmezden gelmeyi tercih ettiği şeyleri barındıran bir gerçeklik; Tecavüz, evsizlik, açlık, fakirlik gibi.

EMEL BİLGE ÇINAR

Oldmagnet'te editör olmadan önce, üç yılını post prodüktörlük yaparak Lighthouse Visual Effects, İstanbul'da geçirdi. Projeleri neticesinde Autodesk Türkiye'nin topluluk yöneticilerinden biri olmayı başardı. İstanbul Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra Los Angeles, California'da Medya ve Eğlence Yönetimi üzerine eğitim aldı. Aynı zamanda Öteki Sinema'da sinema ve dizi yazıları yazarken bir yandan bilimkurgu okumayı, oyun tasarlamayı ve durmaksızın oyun oynamayı seviyor.

No Comments

Leave a reply