Featured Posts

Onu Öldür, Beni Güldür / Ali Elmacı
“Onu Öldür, Beni Güldür” sergisindeki fantastik sahnelerde, bal yapan eşek arılarına, abaküse takılmış kurukafalara, bağırsak şeklindeki sarıklara ve gözünü izleyiciye dikmiş huzursuz çocuklara rastlıyoruz. Çekici olanla iticiyi, samimi olanla tehditkarı, doğalla yapayı, kutsalla kitsch'i bir arada seyrederken hangisine inanacağımızı şaşırıyoruz.
View Post
To top
10 Aug

68 Direnişi

Tarih tekerrür eder sözü boşuna söylenmemiş. Son 1 yıldır yaşadığımız olaylar bundan 45 küsür yıl önce de çeşitli sebeplerle yaşanmıştı. O zamanlar bizim dedelerimiz, anneannelerimiz ya da büyük büyük babalarımız direniyordu. Eğitim reformu talebiyle başlayan haksızlıklar üzerine alevlenen olaylar, tüm dünyaya yayılmıştı. İlk kez bundan 46 yıl önce Fransa’dan başlayan ve oradan tüm dünyaya yayılan isyan günleri, dalga dalga bütün Avrupa’ya sıçradı. Kimsenin alışık olmadığı bu başkaldırı, bütün otoriteyi ve ezberi bozan bir hareketliliğe sebep oldu. 68 Direnişi’nin simgesi olan ve Mayıs Olayları olarak anılan meseleler, Fransa’da eğitim mücadelesi veren üniversite öğrencilerinin, eğitim sistemindeki çarpıklıklara karşı başkaldırışıydı.

Paris’te 30.000 öğrenci polisle çatıştı ve bu çatışmada 102 öğrenci, 251 polis yaralandı. Tarihte ilk kez yaşanan olaylar nedeniyle Paris metrosu durdu.

1968’de Türkiye’de, hükümetle mücadele içinde yer alan gençlerin dışında, Fransa’daki direnişe katılan gençler de vardı. 60’lardan sonra giderek organize olan gençlik hareketi, hem akademik hem de politik alanlarda mücadele veriyordu.

6.-Filo-Defol

6. Filo Defol!

15 Temmuz 1968 günü, Amerika’nın Akdeniz’de görev yapan 6.filosu Dolmabahçe’ye demir attı. Bunun üzerine, İstanbul Teknik Üniversitesi Talebe Birliği Başkanı Harun Karadeniz öncülüğünde İTÜ öğrencileri, üzerinde “6. FİLO DEFOL” yazan bir pankart açtılar. Tepkilerini Türk bayrağını yarıya kadar çekerek gösteren öğrenciler, eylemlerini şu sözlerle açıkladı: “Türkiye`nin tam bağımsız olduğuna inanmıyoruz ve onun için de bayrakları yarıya kadar çekiyoruz.”

Aslında 1968 yılındaki ilk boykotun nedeni, 11 Nisan’da bir İlahiyat Fakiltesi’nde okuyan iki kız öğencinin baş örtü problemiydi. Öğrencilerin okuldan uzaklaştırılmaları üzerine yapılan eylemin ardından, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde de yeni bir boykot başladı. Fakülteyi işgal eden öğrenciler, reform istiyordu. Bunun sebebiyse, sabah yapılacak olan Latince sınavının dersin profesörü tarafından bir başka güne ertelenmesiydi. O zamanki Öğrenci Derneği Başkanı Cemal Kargılı şu açıklamalarda bulunmuştu: “Dünya gençliği bizden çok daha iyi şartlarda bulunurken, daha iyi olanaklara kavuşmak için mücadele verirken, pek ilkek koşullarla ve en ilkel yönetmeliklerle öğrenimimize devam etmemiz, Türk gençliğinin devrimcilik görüşü ile bağdaşmamaktadır.”

Görüyoruz ki artık ölü ve yaralı olmadan bir eylem bile yapamadığımız şu günlerde, haklarımız ve devrimcilik anlayışımız giderek yozlaştırılmış ve bastırılmış durumda. Bugünden sonra bizi daha iyi günlerin beklemediği de açık bir gerçek.

İTÜ-Taşkışlanın-ilk-işgali1-1643x1080

Sağ Sol Yok, Boykot Var!

Tabii o zamanlarda da bu masum öğrenci eylemlerinin ardında sağ veya sol parti kollarının olduğu düşünüldüğü için, öğrenci örgütü sözcüleri şu açıklamada bulundu: “Hareketimiz, sağ ya da sol eğilimli değildir. Maksadımız, üniversite reformunu gerçekleştirmektir. Amacımız yanlış anlaşılmasın, kolay sınıf geçip, kolay diploma almak peşinde değiliz. Sadece bozuk eğitim düzeninin düzeltilmesini istiyoruz.” 

Ankara Dil Tarih Üniversitesi’nde başlayan boykotun Hukuk ve Fen Fakülteleri’ne sıçraması uzun sürmedi. 12 Haziran’da İstanbul Üniversitesi’nde üniversite reformu için başlayan boykot, olayların büyümesiyle üniversitenin işgaline dönüştü. ‘‘Sağ sol yok, boykot var!” sloganlarıyla pankart açan öğrenciler, kendilerine iki yeni hareket lideri çıkardı: Kemal Bingollü ve Deniz Gezmiş. Üç hafta süren işgal, öğrencilerin reform taslaklarını sunmak istedikleri görüşme taleplerinin üniversite yönetimi tarafından kabul edilmesiyle son buldu.

O yılların lider özelliği taşıyan öğrenci temsilcisi Harun Karadeniz, eğitimde niçin devrim istediklerini şu sözlerle anlatmıştı: “Son öğrenci eylemlerinin tek amacı, eğitimde devrimdir. Niçin ve kimin için eğitim yaptığımızı düşünmeden, rastgele öğrenim kurumlarında, rastgele bilgiler genç kafalara yerleştirilmektedir. Üniversitelerimizde bilimsel araştırmalar yapılmamaktadır. Çağı geçmiş ve bugünkü hayatta kullanılmayan gereksiz ve ülke koşullarıyla bağdaşmayan bilgiler okutulmaktadır.”

Direnişler Devam Ediyor!

17 Temmuz 1968 günü İTÜ Gümüşsuyu yurt binasına yapılan baskında, polisle çatışan öğrencilerden Vedat Demircioğlu, polis tarafından dövülerek camdan atıldı ve 24 Temmuz’da girdiği komadan çıkamayıp hayata gözlerini yumdu. Bunun üzerine ortalık iyice karıştı ve öğrenciler Dolmabahçe’ye gelen 6. Filo askerlerini döverek denize döktüler.

Öğrenciler, o dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e olan biteni görebilmesi için gözlük hediye ettiler. Gözlüğün yanında gençlerin istekleri ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da yer almaktaydı.

68 yılı bitiyordu fakat Türkiye’deki eylemler bitmiyordu. Üniversite rektörlük binalarının işgali ve sağ-sol görüşlü öğrencilerin çatışmaları devam etmekteydi. En az Fransa’daki kadar şiddetli geçen boykotlarda Fransa’dan tek fark, onların öğrenci liderlerinin direnişlerden sağ çıkması, bizimkilerinse bu uğurda hayatlarını feda etmesiydi.

Gezi ile başlayan ve aslında yeni olduğunu zannettiğimiz bu direniş dönemi büyük ölçüde tarihin tekerrürüründen ibaret. Her dönemde otoriteye başkaldırılar oldu ve ne yazık ki başkaldıranlar arasında ağır bedeller ödeyenler de oldu. Yine de hiçbir şey bir anda değişmeyecek olsa da, umudumuzu kaybetmiyoruz. Çünkü ilk başta sadece karanlık vardı, artık gökyüzüne baktığımızda yıldızları görüyoruz. Rust Cohle’un deyimiyle olduğu gibi bizce de ışık kazanıyor.

AYŞİN İLDEŞ

İstanbul Bilgi Üniversitesi Reklamcılık bölümünden mezun olduktan sonra University of The Arts London ve Chelsea College’da iletişim ve medya üzerine eğitim aldı. Çeşitli yayınlarda yıllardır kültür-sanat, sinema, müzik, seyahat, dekorasyon ve gastronomi alanlarında editörlük yapmanın yanı sıra, markalara ve kişilere dijital iletişim danışmanlığı, yaratıcı içerik ve kurumsal blog yönetimi, kurumsal dergi yaptığı işlerden bazıları. Yazı İşleri Müdürü ve Kurumsal İletişim Sorumlusu olarak çalıştığı Büyük Kulüp'ten ayrıldıktan sonra Kurucusu olduğu Beyoğlu Creative'i hayata geçirdi. Yeni projeler tasarlamaya ve çeşitli platformlarda yazmaya devam ediyor.

No Comments

Leave a reply