Featured Posts

Onu Öldür, Beni Güldür / Ali Elmacı
“Onu Öldür, Beni Güldür” sergisindeki fantastik sahnelerde, bal yapan eşek arılarına, abaküse takılmış kurukafalara, bağırsak şeklindeki sarıklara ve gözünü izleyiciye dikmiş huzursuz çocuklara rastlıyoruz. Çekici olanla iticiyi, samimi olanla tehditkarı, doğalla yapayı, kutsalla kitsch'i bir arada seyrederken hangisine inanacağımızı şaşırıyoruz.
View Post
To top
13 Nov

Kül / Barış Cihanoğlu

Galeri İlayda tarafından düzenlenen Barış Cihanoğlu`nun ” KÜL / ASH” isimli 16. solo resim sergisi 23 Ekim‘de başladı. Daha önce ki sergilerinde tuval üzerine yaptığı figüratif eserleri ile tanınan sanatçı, ‘’Kül / Ash’’ isimli yeni sergisi ile ilk kez tuval dışı bir yüzey üzerinde ürettiği ilginç resimleri ile izleyici karşısına çıktı. Sanatçı, uzun bir süreçte alt yapısını oluşturduğu yeni eserlerinde, yakarak kömürleştirdiği ahşapları tuvale dönüştürüyor. Ve bu çalışmalarında ahşap üzerindeki doğal isli siyah ve yanma sonucu belirginleşen dokular resimlerinin alt yapısını oluşturuyor.

Friedrich Nietzsche; ‘’Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız, önce kül olmadan, kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz’’ diyerek, kendimizi yenilemek için felsefi bir perspektifye “yanmamız gerektiğini” düşünüyordu. Cihanoğlu ‘’ Kül ’’ isimli yeni sergisinde, yanan ahşapın külleşmiş yüzeyi üzerine yaptığı yeni resimleri ile, bir anlamda küllerinden doğma sürecine de gönderme yapıyor.

30 Kasım 2014 tarihine kadar sergiyi Galeri İlayda‘da ve 16 Kasım’a kadar Contemporary İstanbul’da ziyaret edebilirsiniz. Yazar, eğitmen, sanatçı ve küratör Ali Şimşek‘in Barış Cihanoğlu’nun sergisi hakkında kaleme aldığı makaleyi mutlaka okuyun.

kÜL 2

Bölünemeyen Ayrılık

Hüzün nedir? Ya da melankoli? Bir salgı mı insanları durgun ve dalgın haline getiren? Kara safranın fazla enzim salgılaması mı? Yoksa yurt hasreti mi, mesafeler arttıkça depreşen? Kara duyu…

Dürer’in o müthiş Melancolia gravüründeki dalgın melek. Kanatlarını bile kıpırdatmaya mecali olmayan. Her şey donmuştur, modernliği simgeleyen nesneler arasında asılı kalıvermiştir zaman. Pürüzsüz uygarlık süreci “ansızın” kesintiye uğramıştır. Dalgın bakmaktadır melek; arkasında kalmıştır her şey sanki. Dürer, melankolinin bizim çağdaş protezimize, direnme duygumuza dönüşebileceğini öngörmüş sanki. Satürn yıldızının bitmeyen etkisi. Melankoli bizim geçmişle bağımızı canlı tutan bir ara yüz olmuştur. Her şeyin hızla değiştiği hızlı bir dünyada, yavaşlatıcı bir nefes alma anı gibidir. Hayat işte bütün doluluğu ve çelişkisiyle karşımızda. Anılar, birikmiş zaman, deneyimler. Sarıveren, acıtacak hüzün ve de melankoli bir arada. İnsani bir soluklanma anı, yavaşlama ve zamanla dolup taşma. Barış Cihanoğlu’nun resimleri bende ilk bu duyguyu uyandırmıştır her zaman.

Barış resimlerinde, son yıllarda tanık olduğumuz ‘’kaymalara’’ ve sıra dışı ‘’çekilmelere’’ yeni serisinde ürettiği eserlerinde de devam ediyor. Figürlerin, sadece baş kısımlarından belirli bir yöne doğru çekilmeleri, en temel anlamda geçen zaman ile birlikte insanın içsel değişimine işaret ediyor. Sanatçı, resmindeki deformasyonları tanımlarken, kendi söylemiyle ”Resmime son dönemde eklenen ve özellikle portrelerde uyguladığım deformasyonların fikirsel temelinde de geçen zaman ile birlikte içimizde yaşanan değişimi ve başka bir yöne akışı sembolize eden deformasyon ve ‘’çekilmeler’’ var. Herakleitosda ‘’her şey akar, hiçbir şey kalıcı değildir o yüzden aynı dereye iki kez girmek mümkün değildir; çünkü dereye bir kez daha girdiğimde hem ben, hem de dere değişmiştir ‘’ demişti. Benim resimlerimde figürler, zaman içinde yaşadıkları zihinsel değişim ile artık aynı kişi değiller ve eski konumlarından ve kimliklerinden farklı birine doğru ‘’çekiliyorlar’’ . Ben bu çekilmeyi özellikle portrelerdeki kaymalarla ifade ediyorum, çünkü bu zihnimizde yaşanan bir sürüklenme ve değişim meselesi. ‘’ diyor.

Cihanoğlu, yeni sergisinde yer alan ‘’Kuma ‘’ isimli eserinde ortak kaderi paylaşan iki kadını birbirine kafalarından çekilerek birleşmiş olarak resmetmiş. Burada mecburi bir birleşme görülüyor çünkü zorunlu bir birliktelik buradaki, peki biz nereden çekiliyoruz? Ya da kovuluyoruz? Barışın resimlerde yüze vuran fırça darbeleri ile itilme ve çekilmeyi aynı anda hissediyoruz. Nedir yüzlerden yüze akarak birleşen bu transparan bağ? Kopamama, ayrılamama ya da acımasızca çekiliverme bedenlerimizden. Eserlerde rastladığımız gözlerimize bakan, boyadan gözler, bize bir duraklama çağrısı yapmaktadır adeta. Yoğun bir duraklama.

Birbirine sünmüş, sündürülmüş, ayrılmak istemeyen ya da ayrılan, uzayan bakışları boyuyor ressam.

Figürler sanki aynanın kenarına iliştirilmiş eski fotograflarda ki gibi, hayata iliştirilen bir dolu bakış senfonisi adeta. Kopacakmış gibi incelen, inceldiği yerden kalınlaşan, yayılan suretler var. Kırılgan olduğu kadarıyla ağır ve sünen hayatların öyküleri var. Aile boyamayı önemsiyor ressam, çekirdek aileleri, İdeolojilerini, politikalarını ve de mutluluğun yuvasını.

Sanatçı, daha önceki süreçte, tuval üzerine yaptığı figüratif resimleri ile biliniyor. Bu tavrını son sergisinde radikal bir şekilde değiştirmiş görünüyor çünkü ‘’ KÜL’’ ismini verdiği yeni solo sergisinde ilk defa olarak tuval dışında farklı materyallerle ürettiği eserleri ile izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

Uzunca bir süreçte alt yapısını oluşturduğu yeni sergisi ile Cihanoğlu tuval resminden, ahşap yontu heykele ve yoğun olarak da özel bir teknikle ahşap üzerine yaptığı resimlere tanık oluyoruz. Sıra dışı özel bir teknikle ürettiği son çalışmalarında sanatçı, ahşabın yanma sonucu kömürleşerek siyahlaşan ve belirginleşen dokuları üzerine resimler yapıyor. Resimlerinde siyah renk olarak görülen alanlar, yakılan ahşabın kömürleşmesi sonucu ortaya çıkan doğal isli siyah renkten oluşuyor, figürlerin renkli diğer kısımları ise yağlıboya tekniği ile oluşturulmuş. Altı farklı aşamadan geçirerek üretilen eserleri yaklaşık bir yıllık bir çalışma sonucunda tamamlamış. Sanatçının yeni sergisinde az sayıda tuval resmi, farklı boyutlarda yaklaşık yirmi adet yanmış ahşap resim ve iki adet de ahşap yontu heykeli var.

Friedrich Nietzsche ; ‘’Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız, önce kül olmadan, kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz’’ diyor. Phoenix gibi, Anka gibi yeniden doğmak. Sanatçıda yanma sonrasında kömürleşerek yer yer küle dönüşmüş ahşabın siyahlaşan yüzeyi üzerine yaptığı renkli yağlı boya resimleri ile bir anlamda küller üzerinde yeniden var olma sürecine de gönderme yapıyor, yanmış ahşaptan geriye kalan kül, yeniden doğuşun gri gübresi…

Barış Cihanoğlu, cesaretle üreterek, şaşırtmaya devam ediyor. Ekim ortasında açılacak olan on altıncı solo sergisi ‘’ KÜL’’ ile izleyiciyi de eserlerine ortak olmaya davet ediyor…

Ali Şimşek

Barış Cihanoğlu

Galeri İlayda

AYŞİN İLDEŞ

İstanbul Bilgi Üniversitesi Reklamcılık bölümünden mezun olduktan sonra University of The Arts London ve Chelsea College’da iletişim ve medya üzerine eğitim aldı. Çeşitli yayınlarda yıllardır kültür-sanat, sinema, müzik, seyahat, dekorasyon ve gastronomi alanlarında editörlük yapmanın yanı sıra, markalara ve kişilere dijital iletişim danışmanlığı, yaratıcı içerik ve kurumsal blog yönetimi, kurumsal dergi yaptığı işlerden bazıları. Yazı İşleri Müdürü ve Kurumsal İletişim Sorumlusu olarak çalıştığı Büyük Kulüp'ten ayrıldıktan sonra Kurucusu olduğu Beyoğlu Creative'i hayata geçirdi. Yeni projeler tasarlamaya ve çeşitli platformlarda yazmaya devam ediyor.

1 Comment

Leave a reply