Merhaba, ismim Onur Mehmet Gülfidan, size kısaca kendimden bahsetmek istiyorum. 70-80’lerde evimize yeni yeni giren siyah beyaz televizyonun önünde, ayaklarını geriye kıvırarak, filimlere ve dizilere saatlerce ağzı açık bakan çocuklardan biri de benim. Bir film noirler’den bir galactica’ya geçiş yapan çocuğun tertemiz beynini düşünün, üzerine de sokaklarda saatlerce oyun oynamaktan, yara bere içinde kalmış fiziksel durumunu… Üstüne üstlük beni sakinleştirebilen tek şey elime verilen kalemle kağıt!.. 80’lerde klasik müzik ve Türk sanat müziğinin eksik olmadığı bir ev ve rock müziğin dayanılmaz çağrısı…
Bugün geriye bakınca bu karmaşık çocukluğun ürettiğim sanat eserlerine etkisinin fazlaca olduğunu görüyorum. Fen bilimlerine olan “hayretli” duruşum liseyi 5 senede bitirmeme sebep oldu. Ancak Türk edebiyatının değerli yazarları ve onları sevmem sayesinde Kabataş Lisesi’nden mezun olabildim. Sonrasında hayat devam ederken, Van Gogh’un hayatını anlatan bir kitabı ara ara okudum, sanırım finalini de bir hastane bahçesinde bitirmişim. Herhalde çok fazla etkilenmişimki soluğu MSÜ resim bölümünde aldım. Oradada en mutlu olduğum yerler: kantin, deniz kenarı ve atölye dışındaki sanat muhabbetleri sergilere, onlarda bienallere ve müthiş sanatçılarına karıştı. Sonrasında hayatta yaptığı şeyi severek yapan ve sıkıntısıyla sevinciyle, bununla yaşayan insanların arasında oldum.
Resim yapmayı, sokakta bir duvara bir şeyler karalamayı, harika işler üreten insanları tanımayı çok seviyorum. İnsanın doğasından sanat sevgisini ve üretkenliğini çıkardığınızda geriye sanırım gri, soluk bir “şey” kalır, bu gri şeyin bulaştığı ruh halini de bugün çok sık görüyoruz. Bu sene 5.kişisel sergimi açacağım, umarım sergiyi görenlerin hayatlarındaki arayış ve mutluluğa ufak bir katkısı olur.
No Comments