Featured Posts

Onu Öldür, Beni Güldür / Ali Elmacı
“Onu Öldür, Beni Güldür” sergisindeki fantastik sahnelerde, bal yapan eşek arılarına, abaküse takılmış kurukafalara, bağırsak şeklindeki sarıklara ve gözünü izleyiciye dikmiş huzursuz çocuklara rastlıyoruz. Çekici olanla iticiyi, samimi olanla tehditkarı, doğalla yapayı, kutsalla kitsch'i bir arada seyrederken hangisine inanacağımızı şaşırıyoruz.
View Post
To top
18 May

Room 23 Berlin / Röportaj

Newyork’tan Berlin’e uzanan hikayesiyle Room 23 markasını, oluşum süreci ve yeni koleksiyonunu kreatif direktörü ve tasarımcısı Dinçer ‘Brook’ Delen’in ağzından Berlin’de dinleme fırsatı bulduk.

Room 23’ün hikayesi nasıl başladı?

Newyork’ta hayatımın tepetaklak olduğu bir anda Starbucks’ta tanıştığım birinin bana yaptığı iş teklifiyle Almanya’ya geri döndüm. Grafik tasarım okumuştum ve önceden yapmış olduğum çizimleri genellikle  kitaplarımın, dergilerimin arasında yanımda taşırdım. Daha önceden yapmış olduğum bu çizimler tesadüfen farkedildiğinde, bunu bir marka haline getirmem için bana bir teklifte daha bulunuldu. Japonya’da Yohji Yamamoto’nun yanında staja gidip, Almanya’ya geri döndüm. Kısa zamanda sağlam bir ekip kurdum ve  Room23’ün modaya kafa tutan tasarımları ortaya çıkmış oldu.

Markanın ismi neden Room23?

Newyork’ta en zor zamanlarımı yaşarken kaldığım odanın numarası 23’tü. Her şey orada bitme noktasına gelmişken rüzgarın yönü değişti ve hayatım bambaşka bir şekilde akmaya başladı. Benim yeni miladımın yeri 23 numaralı odaydı. Bu yüzden Room 23 adını verdim.

Room 23 ürünleri nerelerde satılıyor ve merkez ofis nerede?

Merkez ofis Berlin’de bulunuyor. 1,5 yılda satış noktalarımız Almanya, Avusturya, İsviçre, Japonya, Amerika ve Kanada’ya ulaştı. Yakın bir zamanda da İstanbul’da olacak.

Markanı nasıl tasvir edersin?

Aslında Room23’ü bebek gibi görüyorum. Onu büyük zorluklarla dünyaya getirip, önce konuşmayı öğretip, sonra yürümeyi öğretirsin. Onu büyütürsün. Sonra kendi karakterini oluşturduğunu görüp, büyüdüğünü izlersin. Tam olarak görmeyi istediğim şey bu.

Tasarım sürecin nasıl geçiyor, neler daha çok ilham kaynağın oluyor?

Tasarımlarımı genelde farklı lokasyonlarda yapmayı seviyorum. Son koleksiyonumu Tokyo’da yaptım mesela. Sokaklar en büyük ilham kaynaklarımdan. Bundan sonraki ise daha etnik bir tarzda olacak. Onu Portekiz’de tasarlamayı düşünüyorum.

Tokyo sokaklarından doğan şu anki koleksiyonundan bahseder misin?

Koleksiyon 35 parçadan oluşuyor. Bir isim vermedim. Olduğu gibi bıraktım. Tokyo’da sokakta yaşayanların kıyafetlerinden ilham aldım. Üst üste giyilen t-shirtler, alttaki uzun üstteki kısa olacak şekilde, yırtık, kesik, salaş, desensiz… Bütün vücudu saran düğmeli ceketler de var koleksiyonda. Model seçiminde ise çok titiz davranıyorum. Genelde tanıdığım, benzer hayat görüşlerine sahip olduğum, koleksiyonumun ruhuyla birleşecek ve onu en iyi şekilde yansıtacak modellerle çalışmayı seviyorum.

Ne kadar zamanını alıyor bir koleksiyonu oluşturmak?

Son koleksiyonum 3 ayımı aldı ama zaman konusunda bir kısıtlamam yok. İsterse 1 yıl daha uzun sürsün, yeter ki ortaya çıkan şey tam istediğim gibi olsun.
Röportaj: Yağmur Sefa

 

YAĞMUR SEFA
No Comments

Leave a reply