Featured Posts

Onu Öldür, Beni Güldür / Ali Elmacı
“Onu Öldür, Beni Güldür” sergisindeki fantastik sahnelerde, bal yapan eşek arılarına, abaküse takılmış kurukafalara, bağırsak şeklindeki sarıklara ve gözünü izleyiciye dikmiş huzursuz çocuklara rastlıyoruz. Çekici olanla iticiyi, samimi olanla tehditkarı, doğalla yapayı, kutsalla kitsch'i bir arada seyrederken hangisine inanacağımızı şaşırıyoruz.
View Post
To top
10 Mar

The Flabbies

“Yüzyüzeyken Konuşuruz” ve daha nice projeden tanıdığımız Oğuz Kont ile Dağlar Şahin‘in yepyeni projesi “The Flabbies” single’lar, videolar derken yavaş yavaş hayatımıza girdi, iyi ki de girdi. Grupla, ‘neymiş bu Flabbies’den başlayarak gelecek planlarına dair şeyleri konuştuk.

Yeni sayılabilecek bir grup olduğunuz için röportaja bu klişe soruyla başlamazsam olmaz. Grubun kurulum sürecinden biraz bahsedebilir misiniz?

Dağlar: Aslında grup yeni değil belki 10 senedir birlikte çalıyoruz. Senin de şahit olduğun Lapacı’nın devamı diyebiliriz bu gruba. Zaten bunu yaşatmak için grubun ismini The Flabbies koyduk. Tabii o zamanlar iki kişi değildik, belki çok alakasız şeyler çalıyorduk; ama Lapacı’nın devamı olduğumuzu düşünmek benim hoşuma gidiyor.

Oğuz: Dağlar’ın da bahsettiği gibi Flabbie’in 10 yıllık bir geçmişi var. Yıllar önce Lapacı olarak başladığımız yolda gelişerek ve içimizden gelenleri yaparak son halimizi aldık.

Ara ara paylaştığınız parçaların arkasını ‘Been Gone Too Long’un videolu hali takip etti. Ardından da Groovypedia için canlı olarak kamera karşısına geçtiniz. Grup olarak kitlenize ulaşmak için doğru işleri yapıyor gibisiniz. Bunun devamında neler göreceğiz?

Dağlar: Aslında ikinci şarkımızı yayınladığımızda birkaç konser teklifi gelmişti. Acele etmek istemedik. İlk performansımız da içimizden geldiği gibi olmalı, özel olmalı diye düşündük. Şimdilik single çıkarmayı düşünmüyoruz. Kafamızda EP çıkarmak var. Şarkıları hazırlıyoruz.

Oğuz: Bir süreliğine de olsa single düşünmüyoruz. Kitleyi bir şekilde sıcak tutmak için çok keyifli bir iş aslında. Yakın zamanda üzerine uzun süredir çalıştığımız EP’yi yayınlamak var. Konserler işin en kolay yanı. Bir şekilde çalınır fakat doğru zaman ve şartlarda olması lazım. EP’den sonra değişik bir klip planımız var.

Oğuz seninle bire bir tanışmadık ama bir dönem Yüzyüzeyken Konuşuruz’un davulculuğunu üstlendiğini biliyorum. Dağlar senin de uzun zamandır gitar ile olan organik bağını, bazen direkt bazense çeşitli mecralardan takip ettim. Flabbies bütün bu işlerden sıkılıp ‘neden kendi istediğimiz müziği yapmıyoruz ki?’ sorusuna verdiğiniz bir cevap mı?

Oğuz: Bizim Dağlar’la olan geçmişimiz çok ilginç. Birlikte çok farklı şeyler yaptık. Hatta beraber Yüzyüzeyken Konuşuruz’da çaldık. Flabbies, bizim tam olarak içimizden gelenlerin melodiye dönüşmüş hali diyorum ben. Müzik yapalım diye de çıkmadı Flabbies aslında. Yüzde yüz aynı olup bir o kadar da farklı olduğumuz için hissettiklerimizi, yaşadıklarımızı konuşmadan insanlara anlatabildiğimiz bir yol diyebiliriz.

Dağlar: Valla ben kendimi bildim bileli biz Oğuz’la beraber çalıyoruz. Kafamız hem çok aynı hem çok farklı. Bir gün bir baktık ki iki kişi de müzik yapabiliyormuşuz. Bu bizi başkalarıyla çalmaktan daha çok tatmin etti. Tamamen içimize sinen bir müzik yapıyoruz.

Türkiye’de alternatif müzik anlamında; iki gitar birleşelim, komik sözler basit akorlarla doğrudan kitleye oynayalım kafasında onlarca grup var. Sözleri biraz değiştirip, sound’u aynı akorun farklı perdedeki haline dönüştüre dönüştüre mantar gibi türediler. Sizi bu ‘hype train’den’ uzak tutan motivasyon ne oldu?

Oğuz: Çok fazla var ve bence olması da lazım bu gibi grupların. Bazıları zorlama oluyor ama renk katıyor bir şekilde. Belki o gruplar bir zaman sonra bambaşka müzik yapacak ve çok acayip işler çıkacak ortaya. Ben bu yüzden mümkünse artmasından yanayım. Grup kalmadı ülkede.  Biz o tarafı hiç düşünmedik. Elimize enstrümanları alınca şu an yaptığımız müzik çıktı.

Dağlar: Galiba o işi beceremiyoruz. Bizden bu çıkıyor. Belki öyle şeyler yapsak çok daha büyük bir kitle bizi dinlerdi. Ama ben halimden memnunum. Zorlama şarkılar yapmıyoruz.

Gentrification ve Rooftop Planet’te duyduğumuz downtempo, ambient alt yapılardan son iki şarkınızda vazgeçip iyice post rock’a yönelmişsiniz gibi duruyor. Grubu hiç bilmeyen birisine kulaklıkları takıp dört şarkınızı dinletsek, ilk şarkıları Jon Hopkins sonlara doğru da Explosions In The Sky parçalarının yer aldığı bir playlist diye düşünür muhtemelen. Bundan sonraki işlerinizde de post rock düzleminde kalmaya devam mı edeceksiniz?

Dağlar: Her yeni yaptığımız şarkıda daha da oturan bir sound’umuz var ama bunları planlamıyoruz. Belki biraz da şarkıları yaptığımız dönemlerle alakalı olabilir bu değişiklik. Şuan ikisinden de vazgeçemem ben. Zaten sürekli aynı altyapılarla kendimizi tekrarlamak istemeyiz. Yayınlayacağımız EP’de farklı karakterde şarkılar olacak.

Oğuz: Bizim “ille de şu tarzı yapalım” diye bir düşüncemiz yok açıkçası. Yani bir sonraki şarkıda ne çıkacağını biz de bilmiyoruz. Zorlamıyoruz aslında, beni en çok mutlu eden tarafı bu. Ne gelirse… Yeni şarkılarda daha elektronik şeyler geliyor mesela. Dağlar’ın da söylediği gibi dönemsel sanırım. Yaz geliyor, biraz dans etmek lazım diyelim ve azcık merak uyandıralım.

Flabbies’i yakın bir gelecekte canlı olarak izleyebilecek miyiz?

Oğuz: Yakın gelecekte canlı performansımız yok maalesef. Her an olabilir tabi fakat planlı bir performans yok. Bence tam olarak; ”ya bi olsa da gitsek” denilen zamanda sahnede olacağız.

Son olarak, yakın zamanda en çok dinlediğiniz albüm ne oldu?

Dağlar: Gerçekten oturup takıntılı vaziyette dinlediğimiz bir albüm var. Foals’un son albümü What Went Down. Albümdeki en sevdiğim şarkı her gün değişebiliyor.

Oğuz: Foals’un WWD albümü cidden takıntılı olduğumuz bir albüm. Gece yatarken, sabah kalkınca, bakkala giderken, bakkaldan gelince sürekli yani. Onun dışında ben Tame Impala’dan Currents’e tapıyorum.

The Flabbies Facebook

The Flabbies Instagram

BERK CAPAR
No Comments

Leave a reply