
Rönesans, “yeniden doğuş” demektir. Batı sanatında ve kültüründe 1300’lerden 1600’lere uzanan gelişim dönemini içerir. Bu dönem; bir dizi eğilim ve çelişkinin egemen olduğu yeniden keşif, hırs ve değişim dönemiydi. Genellikle İtalya’yı ve özellikle Floransa’nın bir bölümünü, Venedik ve Roma’yı akla getirse de, Kuzey Avrupa’nın da Doğalcılık’ın gelişiminde Rönesans’a katkısı olmuştur.
Rönesans, akademik kurumlardan çok bireylerin başı çektiği, Klasik geçmişe yönelik ilginin “yeniden doğuşu”na tanık oldu. Antik Yunan ve Roma araştırmaları Rönesans Hümanizmi’nin ana ilgi konusuydu. Bu, toplumsal, dinsel ve politik boyutlarda insan ilişkilerine yönelik soruların ruhani yetkililerin referanslarına değil mantık ve deney sonucu elde edilen gözlemlere dayalı olarak yanıtlandığı genel, felsefi bir akımdı. Rönesans’ın eksenindeki son derece hırslı ve kendisiyle çelişkili proje Klasik ya da Hümanist değerlerin Hıristiyanlık’la senteziydi. En Kusursuz İtalyan Sanatçılar, Ressamlar ve Heykelcilerin Yaşamı (1550-15689) isimli kitabın yazarı Giorgio Vasari, Rönesans sanatçılarının Klasik geçmişi aşmış olduklarını, çünkü bu birliği sağladıklarını düşünüyordu.
Hümanizm; Rönesans sanatında klasik konuların, en belirgin olarak da pagan mitolojisinin ve tarihinin tanrıları ve kahramanlarının ortaya çıkışının; aynı şekilde Klasik mimarlığın rasyonel tasarım ilkeleri, simetri ve oranının vurgulanışıyla yeniden canlanışının arkasındaki itici güçtü. Doğanın birebir yansıtılması yine Rönesans süresince çok daha önemli hale geldi. Sanatçılar dünyanın betimlenmesinde kullandıkları sistematik yöntemlerde ustalaştı. Bunun en belirgin örneği “çizgisel perspektif”ti.
Rönesans sanatçıları antik dünyanın sanatını aşma yolunda birbirleriyle zorlu bir rekabet sürdürürken konumları değişti, el işçilerinin ve zanaatkarların üstüne çıktı. Sanatçıların bireysel yetenekleri, getirdikleri yenilikler ve fikirleri kültürel açıdan daha büyük bir önem kazanmaya başladı. Hiç şüphe yok ki, Rönesans, sanatsal deha ile birlikte yol almıştır. Ancak Leonardo da Vinci gibi birinin arkasında bile (İtalya’nın Fransa’nın işgali tehlikesine karşı birleşmesini ve Roma’yı yeniden bir iktidar merkezi olarak kurmayı uman) ardı ardına gelmiş papalar e önemli patronların politik hırsları yatar. Aynı zamanda, devletin doğasına ilişkin Klasik kuramlar laik iktidarın ifadesi ve sağlamlaşmasında yeni kazanılmaya başlayan güveni beslemiştir.
Francesco Maria della Rovere / 1536-8, Tiziano
Rönesans boyunca Tiziano gibi sanatçılar doğalcı ayrıntılarda yeni aşamalara ulaştılar. Ressamlar ışığın ve gölgenin farklı yüzeylerdeki etkisini yakalayabildiklerinden zırh, yansıyan ışıkla birlikte parıldamaya başladı. Tiziano’nun bu portresi bu tür doğal efektler açısından zengindir. Aynı zamanda laik iktidarın ve otoritenin güçlü bir ifadesidir.
Meryem ve Çocuk İsa (Mağaralar Madonnası) / y. 1446, Andrea Mantegna
Diğer pek çok Rönesans sanatçısı gibi Mantegna da Klasik heykelden büyük ölçüde etkilendi. Çocuk İsa’sı, inanılmaz bir üç boyutlu gerçekliğe sahiptir. Mantegna, Meryem ve Çocuk İsa’yı sıradan bir İtalyan peyzajı içine oturtur. Bu, onların ortak insani özelliklerini vurgular. Yalnızca Meryem’in başının üzerindeki hale O’nu sıradan kadınlardan ayırmaktadır.
Öteki Yapıtlar
Meryem ve Çocuk İsa İki Melekle / y. 1464, Fra Flippo Lippi
İlkbahar / y. 1477-80, Sandro Botticelli
Pieta / y. 1493-4, Pietro Vannucci ya da Perugino
İsa’nın Vaftizi / y. 1475, Andrea Verrochio ve Leonardo da Vinci
Kutsal Aile ( Doni Tondo) / y. 1504, Michelangelo Buonarroti
Meryem ve Çocuk İsa Genç Yahya ile (Cardellino Madonnası) / y. 1505-6, Rafaello Sanzio ya da Rafaello
Kaynak: …izmler / Sanatı Anlamak, Yem Yayınları
No Comments