
Psycho gibi bir başyapıtı sinema tarihine kazandıran İngiltere doğumlu Alfred Hitchchock, kendine özgü sinema tarzıyla çok kısa sürede özellikle gerilim türünde zirveye ulaşmayı başarmıştı. Katolik bir ailede büyüyeyen Hitchchock, aldığı eğitimin izlerini her zaman bilinçaltında taşıdı. Amerikan film şirketi Paramount Famous Players Lasky’nin Londra’da açtığı yeni şubeye filmlerin ara yazılarında kullanılacak olan illüstrasyonlar için çizimler yapmak için başvuran Hitchchock, görüşmenin ardından önce başlıklar bölümünde başkan olarak, daha sonra ise yazar olarak çalışmaya başlar. İki yıl boyunca sessiz film tasarımları çizer ve film sektörünün iç yüzü ile senaryo yazma tekniklerini öğrenir. İngiliz olmasına rağmen her zaman Amerikan filmlerine ilgi duyan yönetmen, daha sonra Michael Balcon tarafından kurulan başka bir şirkette yönetmen yardımcısı olarak çalışmaya başlar. İlk uyarlama senaryosu Women to Women ile kendisini kanıtlayan büyük yönetmen, ardından Oliver Sandys’in Zevk Bahçesi romanının uyarlamasıyla yönetmen koltuğundaki yerine göze kırpar. İlk gerçek Hitchcock filmi olan Kiracı, yönetmenin stilini özgürce denediği ilk filmidir. İlk sesli filmini 1929 yılında çeken Hitchcock sessiz filmlerin sinemanın en saf hali olduğunu, sesli filmlerin ortaya çıkışıyla tiyatroya yakın bir biçimin ortaya çıktığını, sinemaya özgü stilin ve fantazinin öldüğünü düşünür. İngiltere’deki en başarılı filmi olarak anılan Tehlikeli Adam’dan sonra yönetmen yeterince tatmin edici olmayan, sıkıcı filmler çeker. 22 yıl sonra Tehlikeli Adam’ı satın alıp yeniden çeken Michael Balcon sayesinde yolu açılan yönetmen, kariyerine Amerika’da devam eder. Hollywood’da sinema üzerine hayallerinin peşinden koşar ve kısa sürede gerilim sinemasında zirveye oturur. 1960’lı yıllarda Amerika’da ciddiye alınmayan Hitchcock, 1963 yılında çektiği Kuşlar filmine gelen yorumlara şu sözlerle tepki gösterir: “Konunun ne olduğu beni hiç ilgilendirmiyor. Ben seyircinin ilgi odaklarını, kişisel korkularını ve belli olgulara gösterdikleri tepkileri yakalayan bir sinema yapmayı önemsiyorum. Bu noktada gösterdiğim duyarlılık, zaten beni ötekilerden farklı kılıyor.” 60’lı yılların sonlarına kadar tarzından ödün vermeden yılda ortalama bir film çekerek kariyerine devam eden yönetmenin Amerika’daki ilk filmi Rebecca (1940), en iyi film dalında Oscar alır. Bu arada çektiği filmlerle gerilim tekniklerini mükemmelleştirirken sahneye Psycho çıkar ve artık korku ustası olarak anılmaya başlar. Kiracı filminden itibaren yönetmenliğini yaptığı filmlerde ufak roller alan Hitchcock, filmlerini yaşamdan bir dilim değil, pastadan bir dilim olarak nitelendiriyordu. Yönetmenin mutlaka izlemeniz gereken filmlerinin fragmanlarına aşağıda göz atabilirsiniz.
Rebecca (1940)
Notorious (1946)
Stage Fright (1950)
Strangers On A Train ( 1951)
Rear Window (1954)
The Man Who Knew Too Much (1956)
Vertigo (1958)
North by Northwest (1959)
Psycho (1960)
The Birds (1963)
No Comments