
Lara Lakay, kendini sanatçı olarak tanımlamayan mütevazi bir sanatsever, illüstratör, gezgin, girişimci ve belki de daha birçoğu… Fakat bize kalırsa kendini anlatma sanatı diye bir şey varsa, Lara bu alanda diyebiliriz. Anlattıkça anlatsın isteyeceğiniz bir yaşam hikayesi Lara’nınki. İşte karşınızda Lara Lakay.
“Evet efendim, İstanbul’lu Lakay’ların 1992 Kasım’ı armağınıyım. Beyoğlu İtalyan Lisesi ardından, İtalya’dan ani bir dönüşle Bilgi Üniversitesi Sanat ve Kültür Yönetimi…
Anne ve baba tarafından yüzlerce karışık gen taşımanın sonucunda (Baba tarafından Çerkez, Anne tarafından Flaman, Tunus’lu ve Bulgar), aklım da, kaşım gözüm de karışık serpildim. Ama tek bir çorbaya, karışık çeşni oldum: sanat! Senelerdir farklı heveslerimi hem ürettim, hem tükettim. Maymun iştahlılıkla, görsel obsesyon arasında ince bir çizgideyim genellikle.
Görsel sanatlar, edebiyat ve moda üzerinde yoğunlaşmış yıllara, geçtiğimiz senelerde “sanatçı asistanı”lı, “galeri”li, “koordinatör”lü, “dergi yazar”lı, “tercüman”lı çok fiyakalı bir özgeçmiş de eklesem tatmin olamadım.
Bir şey eksikti bu ülkede: samimiyet!
Değişen, el değiştiren ekonomi; eli titrek, altı boş Türk burjuvası’nın ele geçirdiği bir garip İstanbul (neo-burjuva); ‘sanat’tan, ‘zanaat’ten ziyade, üretmekten ziyade, tüketim odaklı ego savaşlı bir dünya; kollektif ruhtan yoksun, bireysel bir kısır döngü; ve sadece İstanbul’dan ibaret zannedilen bir sanat memleketi. Ruh halim el vermedi, memleketi de kurtaramam şimdi dedim,
Kaçtım.
Venedik. Görsel Sanatlar. Bitirme projen, şehri işgal et, sergi yap! İllüstrasyonlarım üzerine yoğunlaştığım bir aydı. Evde hep bir boya kokusu. Yepyeni bir sayfa. Devrim. 7 güzel arabasız, gondollu, yan binamda her cuma Vivaldi konserli ay, 2 açılışta ne giyeceğim dertsiz kişisel sergi. Ala! Yeniden tanışılan ruh, huzur ve evet nostalji sevdam sağolsun 1920’leri aratmayan Paris. Bolca seyahat, bolca insan, bolca müzik, ses, ton, kolaj hayat.
Bolca yeni, yeni yeni.
Biriktire biriktire hazırdım ilk eseri hazırlamaya. 2014 Temmuz’unda film gibi bir hikayeyle Milano’da şuanlık “77” olarak andığımız multidisipliner sanat komününü oluşturduk. Biz kimiz? Tesadüfen bir araya gelen İngiliz’inden, Çinlisine dev kadro. Müzik, sanat, heykel, grafik, felsefe, edebiyat… DÜNYA. UZAY. EVREN. Post-Fluxus bir akım felsefesinin içinde bulduğumuzda kendimizi, daha fazla beslenmeye başladık. Internasyonel bir ekip, hafiften Beat kuşağı, gezdik durduk. -durmadık. Şimdilik deneysel jazz yaptığımız bir Quartet ve Atölye olarak 2 aşamalı planlanan komün projenin en büyük amacı; rezonansları yakınlaştırmak, artı-eksi, eksi-eksi, artı-artı herkes çeksin birbirini, doğa düzenini bozmadan onun biricik sanatını dönüştürelim, BERABER yapalım, senin resim, benim kitap değil hep beraber. Akımsal değerlere ihtiyaç olan bir çağ. Bazı konserlerimizde, biz çalarken sanatçı arkadaşlarımız resim ve ya illüstrasyon yapıyorlardu. Beraber üretebilmeye, koklaşabilmeye, gözleşebilmeye bugünlerde çok ihtiyacımız var.
Şu sıralar İstanbul’a taşıma safhasındayız 77’yi. Her sene bir başka memleket’ten toplayıp delileri, bakarsınız birkaç seneye deliler ada’mız olur.
Bütün üretime rağmen kendimi henüz bir sanatçı olarak görmüyorum. Lakin S. A. N. A. ve T. harflerini, insanlarını ve parçalarını birleştirmek, evet benim güncel mesleğim.
Çizimlerimde bir çoklu karakter bozukluğu var. Hikayeleri bol, edebiyat candır.
İlhamlarımı paylaştığım ve paylaştırdığım kişisel blog’um uğraştığım alanları özetliyor.
Gezmek.
Hem o laf; “travel”.
Hem de insanlara, kültürlere, kahvelere, güzellere, çirkinlere, geçmişlere, geleceklere gezmek.
Şu sıralar freelance olarak moda ve stil danışmanlığı üzerine de ufak projelerle ilgileniyorum burada ve dışarıda, bir de hızlanmaya çalıştığım eski ve yeni eskiz, çekim ve yazılarımdan oluşan bir tasarım projem var.
Egom değil, dünyam büyük.
Ben boş oturamıyorum, popomda hep bir iğne. Aksi halde, hemen manasız bir depresyon, bir huzursuzluk.
Böylesi şimdilik, şükela!”
Lara Lakay
a.k.a Loo
No Comments