
Salvador Dalí, eşsiz yeteneğini büyük bir ustalıkla kullanıp çift imgelerini yaratır ve kompozisyonunun gizli yerlerine ancak paranoyak bakışın ortaya çıkarabileceği imgeler yerleştirir. Anı şekilde ölçeklerle de oynayan sanatçı, küçük boyutlu desenlerini büyüteç yardımıyla çizer; morfolojik aykırılıkların algılanamaz oyuklarına tuhaf çizimlerini yerleştirmede üstüne yoktur. En büyük boyutlularda ise, Dalí asıl konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan sahneler kulmak için karanlık köşelerya da arka planlar kullanmayı yeğler, bu da sanatının doğru yorumlanmasını güçleştirir. Eserlerinde Kübizm, Dadaizm ve Gerçeküstücü bir yaklaşım sergileyen Dalí, sürrealizmin tartışmasız en iyi ikonu ve bize her anlamda ilham veriyor…
Dali’nin Çocukluğu
Seçkin ve entlektüel Katalan bir ailede doğan Salvador Dalí, aile fertlerinin yönlendirmesiyle sanatla ilgilenir. Yaşadığı şehir olan Barselona’daki Gaudi imzalı Güell Parkı ve La Sagrada Familia ona ilk estetik izlenimlerinin oluşmasında büyük bir ilham kaynağı oldu. Henüz 16 yaşındayken defterine şu sözleri yazmıştı: “Bir dahi olacağım ve herkes bana hayran kalacak.”
1920 yılında Figueras Desen Okulu’na kayıt olan sanatçı, sonrasında Madrid Akademi’sinde ders almaya başlar. Daha sonra babası tarafından yerel bir liseye ve Fransızca eğitim verdikleri için Marsist papazların okuluna gönderilir. Akşamları ise Devlet Desen okulunun derslerine katılır.
Yazın Hayatı
Bir grup arkadaşının çıkardığı Stadium isimli dergi ile Dalí’nin yazıları ilk kez yayınlanmaya başlar. Bu ona hayran olduğu ustaları inceleme olanağı verir. Tipografisi ve illüstrasyonları Viyana tarzındadır ama tuvalleri sonuna kadar İzlenimci. Denemelerle geçen bir yılın ardından Roman Pitchot’un bir balıkçı klübesindeki atölyesini ona ödünç vermesiyle hayallerini gerçekleştirmeye başlar.
Resim Hayatı
Dalí, ertesi kış Figueras’taki terkedilmiş kulübeye yerleşir. Uzun saçları, boyunbağı ve asla moda olmayan fötr şapkasıyla kendine bir sanatçı imajı yaratmayı başarır. Tabii ki her zaman bıraktığı favorileri ve kaşlarını koyulaştırmak için kullandığı kalem hilesi o zaman da vardı… Madrid’de Luis Bunuel ve Federico Garcia Lorca ile tanışan Dalí için yeni bir dönem başlar: Pürizm ve Fütürizm.
Paris Zamanı
Okuldan atılma ve tutuklanma gibi olaylı günlerin ardından Dalí soluğu Fransa’da alır ve Pablo Picasso ile tanışır. Bu tanışmadan sonra eserlerinde çokça Picasso etkisi hissedilir.
Endülüs Köpeği
1929’da arkadaşı Luis Buñuel ile beraber çektikleri Bir Endülüs Köpeği adlı avangart kısa film, sürrealist sanat çevrelerinde ikiliye büyük şöhret kazandırır. Aynı yıl ikinci kez Paris’e giden Dalí, burada ressam Joan Miró aracılığıyla sürrealist akımın öncüleri André Breton ve Paul Éluard ile tanıştır. Éluard’ın karısı Gala (asıl ismi Helena İvanovna Diakonova), tanıştıkları andan itibaren Dalí’nin ilgisini çeker ve 1929 yazında Dalí ile Gala arasında, sonradan evliliğe dönüşecek olan tutkulu bir ilişki başlar.
Belleğin Azmi
Dali’nin 1932 yılında yaptığı en meşhur eseri Belleğin Azmi’nde geniş bir kumsalda eriyen cep saatlerini resmetmiştir. Eser genel olarak, katı ve değişmez zaman kavramına karşı bir protesto olarak yorumlanır. Dalí sonradan bu resmin ilhamını, sıcak Ağustos güneşi altında erimekte olan bir Camembert peynirinden aldığını yazacaktır.
Evlilik
1929’dan beri beraber yaşayan Dalí ve Gala, 1934’te bir devlet nikâhıyla evlendiler. (1958’de bir Katolik düğünüyle nikâh tazeleyeceklerdi.) Aynı yıl New York’ta bir sergi açan Dalí, ABD’de büyük sansasyon yarattı ve büyük üne kavuştu.
Sürrealizm Benim!
1936’da başlayan ve tüm İspanya’yı kaosa sürükleyen İspanya İç Savaşı, 1939’da General Francisco Franco’nun galibiyetiyle sona erince, Dalí yeni kurulan faşist rejimi desteklediğini açıkladı.[9] Bunun üzerine, çoğunluğu Marksist olan ve Dalí’nin abartılı dikkat çekme çabalarından zaten hoşlanmayan sürrealistler, Dalí’ye açıkça sırtlarını döndüler. Sürrealist grubun önderi Breton, Salvador Dalí’nin isminden iğneleyici bir anagram çıkardı: Avida Dollars (Dolar Heveslisi). Dalí ise cevap vermekte gecikmedi: “Le surréalisme, c’est moi!” (Sürrealizm benim!) Sürrealistler ve Dalí arasındaki çekişme, Dalí ölene kadar devam edecekti.
ABD
1940’ta Dalí ve Gala, tüm Avrupa’yı etkisi altına almaya başlayan II. Dünya Savaşı’ndan kaçarak ABD’ye yerleştiler. Burada dokuz yıl kalacaklardı. 1942 yılında Dalí, Salvador Dalí’nin Gizli Hayatı isimli otobiyografisini yayımladı. 1945-46 yıllarında, Walt Disney ile beraber Destino, Alfred Hitchcock ile beraber Spellbound filmlerinin yapımında çalıştı. 1947’de sürrealist bir Picasso portresi yaptı.
Nükleer Mistizm
Dalí, 1949 yılında eşiyle beraber Katalonya’ya geri döndü ve hayatının sonuna kadar burada kaldı.1951’de Katolisizm’in ve modern bilimin bazı kavramlarını sentezlediği Mistik Manifesto’yu yayımladı. II. Dünya Savaşı sonrası eserlerinde, Katolik temalar ve DNA, hiperküp (dört boyutlu küp) ve atomik çözünme gibi modern bilim kavramları öne çıkacaktı. Hiroşima’da patlayan atom bombasının gücünden çok etkilenmiş olan Dalí, hayatının bu dönemine “nükleer mistisizm” adını veriyordu. Yine bu dönemde Dalí, tuvale boya sıçratma, hologramlar, optik yanılgılar ve stereoskopi gibi pek çok değişik teknikle denemeler yaptı.
Son Yılları ve Ölümü
10 Haziran 1982’de Dalí’nin çok sevdiği karısı, menajeri, modeli ve ilham perisi Gala hayatını kaybetti. Gala’nın ölümünden sonra yaşama isteğini kaybeden Dalí, karısının öldüğü ve gömüldüğü Púbol Kalesi’ne yerleşti ve münzevi bir hayat sürmeye başladı. Temmuz 1982’de İspanya Kralı Juan Carlos, Dalí’yi Púbol Markisi ilan etti. Dalí ise bu jeste karşılık olarak, krala Avrupa’nın Başı adlı çizimini hediye etti. 1983’te Púbol Kalesi’nde yaptığı Serçenin Kuyruğu adlı tablo, Dalí’nin son eseri olacaktı. Ağustos 1984’te Dalí, kaledeki yatak odasında bilinmeyen bir sebepten çıkan yangında bacağından yaralandı.[10] Bu olaydan kısa süre sonra Figueres’e döndü ve Salvador Dalí Tiyatro ve Müzesi’nde yaşamaya başladı. Dalí, 23 Ocak 1989’da kalp yetmezliğinden öldü ve Figueres’te kendi adını taşıyan müzenin mahzenine gömüldü.
No Comments