Featured Posts

Onu Öldür, Beni Güldür / Ali Elmacı
“Onu Öldür, Beni Güldür” sergisindeki fantastik sahnelerde, bal yapan eşek arılarına, abaküse takılmış kurukafalara, bağırsak şeklindeki sarıklara ve gözünü izleyiciye dikmiş huzursuz çocuklara rastlıyoruz. Çekici olanla iticiyi, samimi olanla tehditkarı, doğalla yapayı, kutsalla kitsch'i bir arada seyrederken hangisine inanacağımızı şaşırıyoruz.
View Post
To top
8 Jun

Çağdaş Yaşam ve Normaldışı Davranışlar

Son zamanlarda çevremde gözlemlediğim en yerleşik duygunun “kaygı bozukluğu” olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Özellikle sosyal medyanın getirdiği beğenilme endişesi gerçekten zehirli bir salgın gibi gün geçtikçe büyüyor. Bu yüzden geri dönüş yazımı Instagram’ın beğeni sayılarını gizleme haberinden yola çıkarak, kaygının hayatımıza sosyal medya kanalıyla nasıl girdiğini yaptığım psikanaliz okumalar ve araştırmalar ekseninde değerlendirmeye çalıştım.

Çoğumuz, sadece geleceğimiz için değil, bugün sahip olduklarımız kaybetmekten de değil, aslında daha fazlasına sahip olabilir miydik diye bile endişelenir durumdayız. Sevdiklerimizi, işimizi kaybetme, sosyal çevremizde kabul görmeme, değersizlik, yeterince iyi olmama, yalnız kalma endişesi ya da her şey çok güzel gitse bile kesin kötü bir şeyler olacak endişesine zaman zaman hepimiz kapılmışızdır. Bazılarımız bu durumla güçlü bir irade ve pozitif düşünce gücü ile başa çıkar, bazılarımız ise bu anksiyete hali ile hatadan hataya sürüklenir ve bir bakmış hop depresyona girmiş.

“Kaygılar bizi eyleme götürmelidir, depresyona değil.” -Karen Horney-

Ben bu tür durumlarda, okuyarak hissettiklerimi anlamlandırmayı ve düşünce biçimimi, bakış açımı geliştirmeyi tercih ederim.  Dolayısıyla bana en yakın bakış açısını araştırmak için soluğu kütüphanemde aldım ve Prof. Dr. Engin Geçtan’ın 1988 yılında Remzi Kitabevi’nden çıkan “Çağdaş Yaşam ve Normaldışı Davranışlar” kitabını incelemeye koyuldum. Bu sayede Karen Horney’nin bütüncü yaklaşımını yakından anlama ve kendimce günümüz şartları ekseninde yorumlama imkanım oldu. Ne psikoloji eğitimi almış ne de psikanaliz konusunda yeterli okuma yapmış biri olmadığımı baştan söyleyerek; yararlandığım kaynaktan edindiğim bilgileri kendi yorumlarımla özgünleştirdim ve uzun zamandır planladığım geri dönüş yazımı kaleme aldım.

Karen Horney Kimdir? 

1885 Hamburg doğumlu psikanalist Karen Horney, 1918-1932 yılları arasında Berlin Psikanalitik Enstitüsü’nde çağın ünlü psikiyatristleriyle birlikte çalışmış daha sonra New York Psikanalitik Enstitüsü’nde bir süre öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. Ortadoks psikanalizi yetersiz bulmaya başladığı için kendisiyle aynı görüşte olan diğer kişilerle birlikte Psikanalizi Geliştirme Derneği ve Amerikan Psikanaliz Enstitüsü’nü kurmuştur ve ölünceye dek bu enstitünün başında kalmıştır.
Yazılarında Freud’un kadın psikolojisini belirleyici en önemli etmenin erkek üreme organına imrenme olduğu yönündeki düşüncesine şiddetle karşı çıkan Horney, kadın psikolojisinin temelinde güvensizlik duygusunun varlığını ve kadının korunma ve sevgiye erkekten daha çok gereksinim duyduğunu kabul etmiş ancak bunların cinsel organların anatomik farkları ile ilgisi olmadığı görüşünü savunmuştur.
Birincil kavramı temel anksiyete olan Horney, çocuğun ana ve babası ile olan ilişkisinde yaşadığı güven sarsıcı herhangi bir durumun onda anksiyete yarattığını savunur ve bu durumdan doğan güvensiz ve kaygılı çocuğun, yalnızlık ve çaresizlik duyguları ile baş edebilmek için türlü stratejiler geliştirdiğini öne sürer. Horney’e göre bu davranışlar yetişkinlik döneminde de sürdürülür. Örneğin birey çevresine düşmanlık duyabilir, ona kötü davranan kişilere karşı öç alan bir tutum geliştirebilir ya da etrafındakilerin sevgisini kazanabilmek için aşırı uysal davranışlara ve karakter bürünümüne hatta kimlik yitimine kadar gidebilecek  davranışlarda bulunabilir. Böylece ortaya Horney’nin bozuk insan ilişkilerine çözüm bulma amacıyla geliştirilen gereksinimlerin bir listesini yaptığı mantık dışı çözümler olarak nitelendirdiği bu nevrotik gereksinimler ortaya çıkar. Bu 10 karakter tipinin taşıdığı özellikleri günümüzde içinde bulunduğumuz sosyal çevremizde, ailemizde hatta kendimizde gördüğümüzü söylemek mümkün. Bu yazıyı hazırlamamdaki en önemli etken şu anda herbirimizin yoğun birer internet kullanıcısı olması ve sosyal medya ile birlikte aslında bu 10 nevrotik gereksinimin çok ciddi boyutta göze çarpıyor olmasıdır. Ne mutlu ki bunun çok büyük bir sorumlusu olan Instagram en azından beğeni endişemizi ortadan kaldırmak için başta Kanada’da olmak üzere bir adım attı.

Karen Horney ve 10 Nevrotik Gereksinim

1. Sevgi ve onay için nevrotik gereksinim: Horney’e göre bu gereksinim sonucu geliştirilen tutum, başkalarını hoşnut etmeye ve onların isteklerine göre davranmaya yöneliktir. Böyle bir kişi herkesin kendisi hakkında iyi şeyler düşünmesi için çabalar ve reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık gösterir.
Sosyal medyadaki beğenilme arzumuz, gittiğimiz mekanlar, arkadaş olduğumuz kişiler ve hatta üzerimizdeki markalarla bizi takip eden kişilerden beklediğimiz onaylanma duygusu sizce de hepimizi ele geçirmedi mi? Biri arkadaşlık talebinizi kabul etmediğinde ya da fotoğrafınızı beğenmediğinde bu gerçekten sizi rahatsız etmiyor mu? Evet, yalnız değilsiniz. Daha da derine inersek yüz ve vücut güzelliğini “düzeltmek” için kullanılan uygulamaların özellikle kadınlar tarafından bu kadar çok kullanılmasında bile daha güzel ve orantılı bir yüz ya da vücuda sahip olma isteğinin yatıyor olması, sevgi ve onaylanma ile eş değer tutuluyor olmasının rolü büyük.
2. Yaşamını yönetecek bir ortağa duyulan nevrotik gereksinim: Horney’e göre böylesi bir gereksinim geliştiren kişi asalaktır. Sevgiye aşırı önem verir, terk edilmekten ve yalnız bırakılmaktan çok korkar.
Yine kendimizde de çevremizde de çok sık gördüğümüz bir gereksinim: İş hayatında aradığımız bir ortak, ya da özel hayatımıza aradığımız bir partner, bir yere gitmek için birilerine duyduğumuz ihtiyaç…  Aslında bunun altında yönetilme isteğimiz ve kendimize yeterli özgüveni duymuyor oluşumuz yatıyor. 

3. Yaşamını dar sınırlar içinde tutmaya yönelik nevrotik gereksinim: Horney’ göre böyle bir kişi başkalarından fazla bir şey beklememeye kendini alıştırır, azla yetinir.

Bu insan modeli de yine sosyal çevremizde yıllardır çalışmaktan bıktığı işinden istifa edemeyen, veya defalarca aldattığı ya da mutsuz olduğu ilişkisini konfor alanından çıkmamak için sonlandıramayan kişi ya da kişiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Azıcık aşım, ağrısız başım sözünü iyi anlatan bu nevrotik gereksinimin öncülerinin aslında ebeveynlerimiz olduğunu söylersek yanlış olmaz.

4. Güç kazanmak için nevrotik gereksinim:  Horney’e göre bu kişiler güç kazanarak başkalarını küçük düşürmek ister, zayıflığa dayanamazlar. Güç kazanma isteğini açıkça ortaya koymaktan kaçınan bazıları ise diğer insanları zeka ve bilgi yönünden üstünlükleriyle egemenlikleri altında tutmaya çalışırlar. Böyle insanlar istem gücüyle her şeyin elde edilebileceğine inanırlar.

Önce okul hayatımızda sonra iş hayatımızda karşılaştığımız bu nevrotik gereksinim içinde olan tiplere mutlaka hepiniz denk gelmişsinizdir. Ortamlarda bu tip kişileri, gözlerine kestirdikleri biri ile dalga geçmelerinden, kendilerine zayıf yancılar bulmalarından anlayabilirsiniz. Bu insanların sosyal medya profillerine bakacak olursanız, hep kalabalık, güçlü ortamlarda kendilerini zengin, lider ve talep edilen kişi olarak konumlandırdıklarını görebilirsiniz. Ayrıca sahip oldukları maddi olanakları gözünüze sokmaktan büyük bir zevk alırlar ve narsistik eğilimleri mevcuttur. 

5. Başkalarını sömürmeye yönelik nevrotik gereksinim:  Horney’e göre böyle kişiler diğer insanları kendi çıkarları için sürekli kullanarak bir yandan bağımlılık gereksinimlerini, diğer yandan düşmanca duygularına doyum aralar.

Bir önceki maddede bahsettiğimiz nevrotik gereksinim içerisinde olan kişilerin yanlarındaki yancılardır. Alan razı, veren razı durumudur da diyebiliriz. Özellikle sosyal medya ünlülerinin yanında çok sık görebileceğiniz nevrotik gereksinim içerisindeki kişilerdir. 

6. Saygınlık kazanmaya yönelik nevrotik gereksinim: Horney’e göre  bu insanların kendileri hakkındaki yargıları başkalarının değerlendirmesine bağlıdır. Popüler olma çabasındadırlar.

Yine bu nevrotik gereksinimde de iç huzurumuz ne yazık ki sosyal medyadan beklediğimiz yorumların beklediğimiz kişiler tarafından gelmesine, beğenilere, takipçi sayımıza hatta üzülerek kişi ya da kişilerin story’lerimizi izlemesine bağlı olacak kadar vahimdir.

7. Başkalarının hayranlığını kazanmaya yönelik nevrotik gereksinim: Horney’e göre bu insanlar oldukları gibi değil görünmek istedikleri biçimde görünür ve herkesin beğenisini kazanma çabasındadırlar.

Henüz daha sosyal medya diye bir şey yokken sizce de tüm nevrotik gereksinimler adeta günümüzdeki sosyal medya bağımlılığını anlatmıyor mu? Daha çok beğenilmek için beğeni almak, daha güzel olmak için filtreler uygulamak, sahip olduğumuz hayatı olduğu gibi paylaşmak yerine hayatımızın en iyi göstermeyi başardığımız yönünü göstermek… 

8. Başarı kazanmaya yönelik  nevrotik gereksinim: Horney’e göre böyle bir kişi herkesten daha iyi durumda olma çabasındadır ve güvensizliği sonucu sürekli ilerlemeye, birbirinden büyük başarılar kazanmaya çalışır.

9. Bağımsızlığa ve kendine yetmeye yönelik nevrotik gereksinim: Horney’e göre diğer insanlarla sıcak ve doyurucu ilişkiler kurma çabalarında düş kırıklığına uğramış olan bu kişiler (!) kendilerini diğerlerinden ayırır, kimseye bağlanmak istemez ve yalnızlığı seçerler.

Yavaş yavaş sosyal çevresinden ve sosyal medyadan beklediği ilgiyi göremeyen kişinin yalnızlaştığını, bireyselleştiğini ve her şeyden genel bir uzaklaşma halinde olduğunu görüyoruz. Zaman zaman hepimize oluyor, ( Instagram’ımızı dondurmak, kapatmak vs.) Tanıdık geldi değil mi?

10. Kusursuz olmaya ve eleştiriye karşı korumaya yönelik nevrotik gereksinim: Horney’e göre böyle bir insan yanlış yapmaktan çok korkar, kendisine yönelebilecek eleştirilere ve kusurlu yönlerinin başkaları tarafından gözlenmesi olasılığına karşı her türlü önlemi alır.

Vardır hepimizin böyle ketum arkadaşları, gittikçe hiçbir şey anlatmayan ve sırf eleştiri almamak için yavaş yavaş hayatınızdan çıkan…

Horney’e göre bu 10 gereksinim içsel çatışmaların kaynağını oluşturur. Nevrotik kişinin sevgiye olan gereksinimi hiçbir zaman doyurulamaz çünkü sürekli olarak bulduğunun fazlasını ister. Bunun gibi bağımsızlık eğilimi de hiçbir zaman giderilemez. Çünkü kişiliğinin diğer bölümü de beğenilmek ve sevilmek istemektedir. kusursuz olma gereksinimi ise ulaşılması tümden olanaksız bir amaçtır.

Not: Yazıda geçen Karen Horney’nin nevrotik gereksinimleri ile ilgili akademik bilgiler geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Prof. Dr. Engin Geçtan’ın yazı ile aynı adı taşıyan kitabı ve Karen Horney’nin Çağımızın Nevrotik Kişiliği isimli kitabı kaynak alınarak yazılmıştır.

Muhteşem bir psikoterapist ve psikiyatri profesörü olmasının yanı sıra değerli bir yazar olan Geçtan’ın İnsan Olmak, Hayat, Kızarmış Palamutun Kokusu gibi muhteşem kitaplarını mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

Geçtan’ın Hayat isimli kitabından bir alıntı: “Anlaşılabilme umudunu tüketen insanlar, dünyayla ilişkilerini beğenilme üzerine kurma eğiliminde oluyorlar, kurtulması güç bir tuzağa düştüklerini fark edemeden. Çünkü, beğenilmeyi merkez alan bir dünya, insanın kendi içinde giderek daha sıkı kilitlenmesine ve çıkışı bulunamayan bir yalnızlığa gömülmesine neden olabilir. Dolayısıyla, kendini var hissedebilmenin tek yolu da beğenilmenin sürekliliğini sağlamaya yönelik bir hayat tarzı. Beğenilme öylesi bir iptila ki bu ihtiyaç karşılanamadığında yaşanabilecek bozgundan kaçınmak için sergilenmekte olan performansın aralıksız sürdürülmesi zorunlu hale gelir. Bunun sonucu olarak, hayatını beğenilme üzerine kuran insanların derininde, çoğu zaman dışarıdan fark edilemeyecek kadar iyi maskelenmiş bir depresyon yaşanır.”

AYŞİN İLDEŞ

İstanbul Bilgi Üniversitesi Reklamcılık bölümünden mezun olduktan sonra University of The Arts London ve Chelsea College’da iletişim ve medya üzerine eğitim aldı. Çeşitli yayınlarda yıllardır kültür-sanat, sinema, müzik, seyahat, dekorasyon ve gastronomi alanlarında editörlük yapmanın yanı sıra, markalara ve kişilere dijital iletişim danışmanlığı, yaratıcı içerik ve kurumsal blog yönetimi, kurumsal dergi yaptığı işlerden bazıları. Yazı İşleri Müdürü ve Kurumsal İletişim Sorumlusu olarak çalıştığı Büyük Kulüp'ten ayrıldıktan sonra Kurucusu olduğu Beyoğlu Creative'i hayata geçirdi. Yeni projeler tasarlamaya ve çeşitli platformlarda yazmaya devam ediyor.

No Comments

Leave a reply