
Oyuncu olmaya karar vermem tüm hayatımı kökten değiştirecek ve her şeye en başından başlamama sebep olacaktı, öyle de oldu… Yeni hayat, tüm güzel ihtimallerini doğurdu ve kendimi her dönem şanslı hissedeceğim disiplinlerarası bir eğitim aldım. Oyunculukla ilgili beni en çok heyecanlandıran şey, bağımsız yönetmenlerle film yapabilmekti; bunu beklerken çok uzun süre işsiz kaldım, sıkıldım ve mutsuz oldum, yazmak bir çözümdü ama yeterli olmadı, iyi bir yazar olamayacağımı anlamıştım çünkü…
Tek kıstasım bana –özüme ait olan iç dünyamdan bir şeyler üretebilmekti… Teknik olarak hiçbir yeterliliğim olmadan sadece içgüdülerimin yardımıyla fotoğraf çekmeye başladım, çektikçe de benim için bir ifade biçimi olabileceğini hissetmeye başladım. Frankfurt Güzel Sanatlar Akademisi’nde ‘Çağdaş Fotoğrafçılıkta Türkiye’ isimli bir sunumda fotoğraflarıma yer verilmesi, ve insanların olumlu tepkileri sonrasında devam etmem gerektiğine ikna oldum. Ardından gelen süreçte, Kadıköy ‘35Gram’da ilk kişisel sergim ‘Gelmiş Bulundum’ gerçekleşti. Sonrasında ise 21. İstanbul Sanat Fuarı’nda ‘Yerdegezen’ isimli grupla karma bir sergiye katıldım. Böylece, benim için edindiğim deneyimlerin kafamı fazlaca karıştırmaya başladığı yeni bir dönem başlamış oldu.
İki yıl boyunca neredeyse hiç fotoğraf çekemedim; şehirdeki birçok sanatçıyı ve galeriyi gözlemledim, ve böyle bir pazarda yer almak istemediğime karar verdim… Hâlihazırdaki portfolyomun çoğunluğu, yaptıkları müzikten ilham aldığım sanatçılardan oluşmakta ve bu günlerde fotoğraf çekmekten bir fazlasını gerçekleştirmeye çalışıyorum, müzik videosu çekiyorum.
No Comments